Küçük Bir Sandıktır Göçmen’in Evi
Bir Daha Gelsem Şu Yalan Dünyaya Ben
Durmadan Girerdim Mezara
-Masanın Altında Tiyatro Oyunundan Bir Şiir-
‘Ben karaborsa bir dedeyim, ölünce
anlayacaksınız.’
‘Beni Seviyor Musun?’ sorusunu en çok son iki yılında
sorduğum insanı dün kaybettim… Bir sevgiliye sorulduğunda alınan cevaplardan
daha samimi bir şekilde her seferinde farklı şekilde seviyorum diyen O Adam’ı
dün kaybettim. Defalarca beni ne kadar çok sevdiğine inandırdı. Gitti…
Yaşam sevincine hayran kaldığım, tek gözüyle bisiklet
kullanan, göçebeliğin bir yandan mahzunlaştırıp bir yandan gaddarlaştığı o
ADAM, dün gençliğinde defalarca terk ettiği bu evi, ebediyen ve her zamanki
asilliğiyle terk etti.
Küçükken ona defalarca küsermişim. O da sofra bezinin altına
çilek koyar, yemeğin sonuna doğru hafifçe üstünü açarak görmemi sağlarmış. Ben
de ‘Dede sen beni gerçekten mi seninle küstüm sandın? Ben yalancıktan küstüm.’
Dermişim. Bana hep bunu anlatır gülerdi. Şimdi farkındayım, bu gidiş küsmem
için geçerli bir sebep değil. Zaten ben de küsmek için yeterince ufak değilim.
Bana haklarını kat kat helal eden bu Göçmen için, son kırgınlığım. Çünkü
çocukken ‘Dede siz ölmeyeceksiniz dimi?’ dediğimde olgunca cevaplar verir beni
ölüm gerçeğiyle yüzleştirirdi.
Şimdi O’nun her bayram çok çok yediği şeker ve çikolataların
fazlalıklarının verdiği hüzünle, O’nsuz geçireceğim ilk bayramda sahip
olduklarıma şükredip; bir gün bizi bir
yerlerde beklediğini hayal ederek, Ahmet Usta olarak bu sefer diğer Dünya’da
bize bir ev inşa ettiğini hayal edeceğim…
Göçmenin evi, hep küçük bir sandıktır. Sandığında gururunu
taşır, ailesini taşır. En sonunda taşıdığı bütün her şeyi bırakarak hayali bir
sandıkla; bu sefer boş bir sandıkla; aramızdan ayrılır.
Şimdi bu Karaborsa Dede'm için, döneceğini bilsem her fiyatı vermeye razıyım...