24 Şubat 2011 Perşembe

Gemi Yaktım

Mızrağın yalmanının ucuna taktı beni zaman
Hedefin daha ilerisi diyor
Kimi kurtların ağzı bağlanır,
Diğer hayvanlara zarar vermesin diye.
Ben kimsenin ağzını bağlayamayacağıma göre
Kendi güvenli yolumu çizeceğim
Güçlü, çok güçlü bir kadın olacağım
Sonunda oturup denize karşı kederlerimi salacağım
Gözlerimden saldığım şeffaflara benzemeyecek bu
Daha çok haz alacağım
Sadece ben ve rüzgar sarılacağız, yaprak tutacak elimi
Güneş bakacak gözlerime
Sen mi?
Sen uğurladığım gemide olacaksın:)

12 Şubat 2011 Cumartesi

İzmir'de ayrılanlar

Şimdi ben acı çekiyorum
Zaman saracak yaralarımı
Taburcu olduğumda hastahanemden
Sen geleceksin refakatçım olmak için
Çok geç diyecekler sana
Kordon'a çıkacaksın
Nereye gittiğimi biliyor olacaksın
Çünkü ben içimde denizler dalgalandığında daha durgunlarının yanına giderim
Seslendiğinde 'selin' diye ardıma bile bakmayacağım
Aramızdan bir fayton geçecek sen bağırırken
Seslerin, sessiz çığlıkların nal seslerinin ardında kalacak
Faytonda mutlu bir aile olacak belki
Sen onların yüzündeki mutluluğu ödünç bile alamayacaksın o anda
Geçmiş olsun sana bir ambulans çağırıyorum
Hastahanede benim bıraktığım boş yatağa bir randevu ayarlıyorum
Senin ilk buluşmamızda rezerve ettiğin masa gibi...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Öğrendim

Gözlerindeki hareler ışıl ışıl oldu biz girince rampadan köye. Bizi özlediğini düşünüp kapısından girdiğimizde somurtan yüzlerle karşılaşmaktan çok farklı bi duygu. Bu duyguyu insana yalnız böyle temiz kalpler yaşatır. Beklendiğini, özlendiğini bilmek ve bu duyguların gerçek olduğunu ışıl ışıl gözlerden anlamak gururumuzu okşadı. Nadir sayıda araba giren köydeki bir çocuğun 'Siz gelip kendinizi alıştırıyorsunuz biz hep sizin araç girecekmiş gibi hissediyoruz.' demesi 'Seni özledim'den daha gerçekçiymiş... Ne mutlu bize, öğrendik...

8 Şubat 2011 Salı

Ayna Söyler

Nefesimle kurutamadığım saçlarını hangi rüzgar bozdu?
Sevgimle eğirtemediğim başını hangi ağırlık eğdirdi?
Özlemle bakamadığım gözlerin hangi dalgalardan selamlar gemileri?
Tutamadığım ellerin kaçıncı bilekte şimdi?
Tırnaklarında hala benim tenimin birikintisi var
Gözlerinin harelerinde ben varım
Güzel miydi diye sorduğun o kızı benimle kıyaslama sakın
Çünkü sen güzel değilsin artık
Aynaya bak
Ölmek üzeresin.

6 Şubat 2011 Pazar

Söylenti (tirad)

Flaubert'in ağzından dökülen Bovary'm olsan diyordun
Bir göz gülüyorum şu sıralar
Yani hem gülüp hem ağlıyorum
Mazi güldürüyor, gelecek ağlatıyor beni
Ben seni nasıl sevmişim 
Hayır sevmedim herkesi seni sevdiğim kadar
Yanar çiçekler, güller bu şekilde de kururlar
Bana aldığın o gül kuruduktan sonra yandı
Ama olsun yandı ya yine de
Gururum bunların aralarında kaynayan otlar
'Aç kapılarını geliyorum' diyemem
Yarım kaldı ağzından dökülenler
Şimdi başka kadına yazıyorsun sen şiirlerini
Sevdiğim adamı elimden aldılar diyemem
Ben verdim kendi ellerimle;
Senden güller aldığım ellerimle.
Dikenleri batsaydı da sadece o acı kalsaydı ellerimde
Yüreğime batan yaban otlarının tüylerinin acıları değil...

5 Şubat 2011 Cumartesi

Masanın Altında


Tiyatro canlı ve defalarca sergilenen bir sahne sanatıdır. İzlerken emeğin size özel sergilendiğinin de farkındaysanız daha bir zevkli geçer dakikalar. Ben İzmir Devlet Tiyatro'sunun sergilediği oyunları takip ediyorum Van ve İzmir Devlet Tiyatrolarının ortak yapımı olan Roland Topor'un eseri Masanın Altında çok güzel bir tiyatrodur. Oyunun konusu çevirmenlik yaparak hayatını kazanan genç çevirmen bir kızın ek gelir sağlamak için masasının altını bir göçmene kiralaması, bakış açısının değişmesi ve birbirlerine aşık olmasıdır. Oyunu izlerken beni etkileyen sahne göçmen kiracı gencin iki büklüm masanın altından uzun zamandan sonra ilk defa kalkıp sessizleşmesi ve ardından 'Boyumu unutmuşum.' demesiydi. Şimdi kendi hayatımıza dönelim. Hepimizin boyumuzu unuttuğumuz zamanlar olmuyor mu?Düşüp kalkamadığımız yani kendimizi toparlayamadığımız anlar. Masanın altında kiracı olarak yada bir başkasının gönlünde...
Göçmenin söylediği bir de şarkı var paylaşmak istiyorum aklımda kalan kadarıyla
'KkKKn, evinde masanın altını bir göçmene kiralar… Hayata bakışı artık eskisi gibi değildir.Çevirmenlik yaparak hayatını kazanan genç bir kadının ek gelir sağlamak için, evinde masanın altını bir göçmene kiralar… Hayata bakışı artık eskisi gibi değildir
'Küçük bir sandıktır göçmenin evi
Bir daha gelsem şu yalan dünyaya ben
Durmadan girerdim mezara.'
Göçmen hayatından çok sıkılmıştı. Ayakkabı tamiri yaparak kazanıyordu hayatını o da. Fakat ev sahibesine aşık olmuştu. Hem gönlünün hem de masasının altının kiracısı olmuştu onun. Mutlu sonla bitti oyun. Ben gerçeğini yaşamak isterdim kira bedeli olarak da sadece sevgi ve saygı isterdim...

2 Şubat 2011 Çarşamba

Şüphe

Alkarısı mı boğdu seni? Ben sevgilisini çok seven bir adamın son sözleriyim. Bir bebek dünyaya getirmişti bizim ilişkimizin meyvesi olarak. Adını AŞK koymuştuk. 4 yaşındaydı, sağlıklıydı... Ama sevgilim lahusalık dönemlerinden itibaren onu terketmeyen alkarısının etkisinde kalmış olmalı. Onu boğmak isteyen alkarısını ben sandı... Tek hatası da buydu. Ben mutluydum... Şimdi biz ayrıyız, bebeğimiz mi onu öldürdük kendi ellerimizle. Cinayet değil bu iki insanın kurtulan hayatı... Başkalarında bulduğumuz mutluluk geçici, yakında dönecek biliyorum. Bana bir bebek daha doğurmasını isteyeceğim ve asla terketmeyeceğim onu.İşte o zaman ben mutlu bir erkek olacağım.

1 Şubat 2011 Salı

İstiskal

'Ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim?' derler seyrek gelen konuğa sitem etmek için. Ben senin ayağına dökeceğim suyun sıcaklığını bilmediğimden bu istiskal durumum.Hoş ev sahibimken misafirim olmayı da sen tercih ettin orası da ayrı... Ama beni üzen şu sıcaklık karmaşası olmasa seyrek mi geliyorsun sık mı anlamadım ki... Bana aldığın eşyalar da şaşırdılar; bir topluyorum yerlerinden atma hevesiyle bir yerleştiriyorum geri yerlerine. En sonunda onları kimsesiz çocuklara götürmeye karar verdim manevi olarak ben de kimsesiz olduğum halde benim o hediyeleri senden alırken suratımdaki o gülümsemeyi onlarda görünce çok mutlu olacağım en azından.Onlar bu eşyaların anılarını hiçbir zaman bilemeyecekler ama ben iyi ellerde olduğundan emin olduğum için zihnimde devam edeceğim seni hatırlamaya ta ki dert eğirene kadar... (Dert eğirmek:içinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak) Çünkü beni bilirsin ben dert eğirdiğimde ağlarım susamam...